27 Mart 2013

KAPAK KIZI _ Ayfer Tunç



Uzunn bir aradan sonra yine kitaplarımla buradayım. Fazla yoğun zamanlarım oluyor bu aralar. Bi iki ay daha böyle sanırım ki. Hemen kitabıma döneyim ben sonra dertleşmeye devam ederiz :)

İlk Ayfer Tunç kitabım bu benim. İyi bir seçim mi yaptım bilemiyorum şuan :( Kitap uzadıkça uzadı bir türlü bitmek bilmedi! Nasıl bir kitapmış bu ya mahvoldum okuyana kadar. Günlerdir elimde, hiç akıcı gelmedi bana. Konusu ilginç ama çok cezbedici değil sanırım! Yada benim üzerimde ki etkisi. Kitabım uzadııı da uzadı. Elimde süründü resmen :( Böyle olunca mutsuz oluyorum ya. Şansıma mı ne bu aralar beni içine alan bir kitap okuyamadım gitti. ( Bu arada Nefes Nefese'yi daha sonra okudum :) ancak postumu şimdi yazabiliyorum) 

Farklı bir hikayeydi. Bir trende düşünce yolculuğuna çıkartıyor bizi, Ayfer Tunç. Farklı insanlar tek bir kişiyi düşünüyor. Onunla ilgili cümleler kuruyorlar, hayatlarında. Kapak Kızı Şebnem. Herkesin onunla ilgili farklı düşünceleri hisleri var. Sakladıkları sırları, kişisel hesaplaşmaları var her birinin... 


26 Mart 2013

NEFES NEFESE _ Ayşe Kulin


Nefes Nefese bir kaçış öyküsü. Bir treni bekleyen, korku dolu yürekler... İkinci dünya savaşı sırasında geçen hikayemizde, Almanların zulmünden kaçan insanlar konu edinilmiş. Türk olmak, bir türk pasaportu için herşeyini vermeye hazırdırlar. Kimisi çocuğunu kurtarabilmenin derdindedir, kimisi terk ettiği baba evine dönebilmenin...

Tarih üzerine kurulmuş olaylar, bizi geçmişin acı izlerine götürüyor bu kitapta. İçinde bir çok hikaye ve karakter barındırıyor. Her bölümde farklı karakterlerden bahsetmesine ve farklı hikayeler olmasına rağmen öyle güzel birbirine bağlanmış ki, yadırgamadan soluksuz okumaya devam ediyorsunuz. İç içe geçmiş öyküler ve birbiriyle bağlantılı kişiler heyecanı daha çok arttırıyor. Kitabımızın başka bir özelliği ise; birçok ana kahramanı olması. Çok kahraman olduğunda zaman zaman; insanın aklı karışıyor, olayları çözmekte zorlanıyor. Bu kitapta ise tam tersine akıcılık ve heyecan katmış . Valla ilaç gibi geldi, güzel kitap okumak. Nefes Nefese ilk Ayşe Kulin kitabım ve doğru seçim yaptığımı düşünüyorum. Gerçekten çok beğendim. Akıcı, sürükleyici ve daha fazlası var bu kitapta. Okumayan herkeslere tavsiye ediyorum okunulası bir kitap. 

Sevgilerimlee, Mutlu kalın :)

18 Mart 2013

18 MART...


Bugün şehitlerimizin günü, bugün bu vatan uğruna ölmeye gidenlerin günü. Şehitlerimizi rahmetle ve minnetle analım bugün. Nasıl bir ülkenin evlatları, atalarıdır onlar? Bu vatan uğrunda savaşan, 15 yaşında var yok askerlerimiz. Bir kuru ekmekle savaşta. Bugün Tüm bu yaşanmışlıklara, zorluklara rağmen peki biz hakkını verebiliyor muyuz bu ülkenin evlatları olabilmenin? 

Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. 

Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur...      

M. Kemal ATATÜRK

14 Mart 2013

ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU _ E.L.James

        Kitaplarımı okuyorum bitiriyorum ama bir türlü yazamıyorum. Bu aralar bir tembellik bir uyuşukluk geldi bana. Nedendir hiç bilemiyorum. Kendime gelmem toparlanmam gerek. Bu seriyi ben çok hızlı bir çırpıda okudum. Severek okuduğum kitaplardan. Serimizin 3. kitabı Özgürlüğün Elli Tonu. İlk kitaptan çok başka, çok daha farklı yaşanan ve anlatılanlar.

       Aşkın iki insan üzerindeki etkilerini, bu uğurda yapabilecekleri anlatılıyor. Bu sefer yazar, aşk ve evlilikle  kitabını. Yine çok şaşıracağınız, sıradanlıktan çok uzak bir kitapla karşı karşıyayız. Kaldığı yerden son hızla devam ediyor. Evlilikleri ile aralarındaki bağı güçlendiren Christian ve Ana, bu seferde çevrelerindeki tehlikelere karşı mücadele içine girerler. Bu sırada başlarına gelen güzel, korkutucu ve aynı zamanda çok şaşırtıcı durum onları hayatlarıyla ilgili bir karar almanın eşiğine getirir. Ve gelecekleri bu karara bağlıdır.

       Yazarımız, kitabın sonunu farklı şekilde bitiriyor. Son söz yazılmış ve ayrıca Elli Ton'un ağzından onu ve tonlarını anlatan hikayeyle bizi hikayenin en başına götürüyor. Böyle şaşırtılmak hoşuma gitti. Zaten kitap başlı başına şaşırtıcıydı gerçi. Hatta üzüldüm bu hikayenin bitmesini. Keyifle okuyordum ne güzel şaşıra şaşıra. Maalesef her güzel şeyin bir sonu var. Yine de hep güzellikler yaşarsak sonlar o kadar üzmez bizi. Güzel günleriniz olsun :)

13 Mart 2013

Funghi Funghi Funghi :)

Bu aralar ne kadar da üst üste yemekten içmekten bahsetmişim ya! Yine bir yemek konusu ve yine yazıyorum. Geçen haftalarda, Canımız güzel bir yemek çekti ve ayaklarımız bizi yine Mid Point'e götürdü :) Taktık mı takıyoruz, sevdik mi tam seviyoruz. Usanmadan bıkmadan gidiyoruz da gidiyoruz! Bu hafta yine bir ara gittik. Hatta abartıp insan aynı mekana bir kaç saat sonra yine gider mi biz gittik çok komikti ama yaptık! Bir arkadaşımız gitmek isteyince kıramadık tekrardan gittik hatta aynı masaya oturduk kaldığımız yerden devam dercesine :))


Funghi Carnavale offf off ooff mantarlı şeyleri hep çok sevmişimdir. Yemeklere ayrı bir lezzzet tat verdiğini düşünürüm hep! Mantarlı soslu tavuklar, makarnalar, mantarlı pizzalar hep favorimdir. Pizza söz konusu olduğunda ise mantarlı gördüğümde diğerlerini unuturum ben direk onu isterim alır yerim. Sosisdir, salamdır pek onlarla aram iyi değildir. Yani tabiki pizzada çirkin olmuyor ama benim içinde zorunlu değil yani. Bu sefer de tercihimi mantarlı pizzadan yana kullandım :) Oldukça lezzetliydi. İçerisinde 3 çeşit mantar, domates ve peynir vardı. Pizzamız geldiğinde ise üzerine isteğinize bağlı olarak zeytinyağı ve karabiber ekliyorlar. Çok hoş bir tat veriyorlar. Seviyorum bu tadı. Birde Chickhen Mushroom söyledik. Tabi bu benim için değil ama tadına baktım ucundan azıcıkk :) Böyle beşamel soslu fln güzel bir tavuktu bu dayanında pane edilmiş mantarlar vardı. Tavuk severler için ideal bir yemek olabilir kanaatindeyim açıkçası. Valla sevgilim çok severek yiyor :) Ayrıca eklemek istediğim bir kaç şey daha var. Menüsü oldukça zengin olan bu mekanda Et yemenizi de şiddetle tavsiye etmek istiyorum. Çok başarılı tatlar var. Şimdiden afiyet, bal olsun. Şifa olsun! 



11 Mart 2013

İTALYAN USÜLÜ SUFLE :))))


Yeni bir haftaya başlarken güzel şeyler düşünelim, konuşalım ve yazalım istedim. Bu hafta sonu keyfimi çokk yerine getiren bol tatlılı günler geçirdim :) ama en güzeli Mid Point'te yediğim İtalyan Usülü Sufle oldu. Amann Allah'ım bu nasıl lezzetli bir şeydir. Yedim doyamadım gözüm kaldı resmen. Bilen bilir benim güzel sufleye düşkünküğümü! Tabii her yerde yenmez sufle her yerin ki güzel de olmuyor. Güzelleri deneye deneye öğreniyorsun :) Akşam yemeğimiz için menüden yemek seçerken bir anda gözüme çarptı hımm filan dedim ama kimseye belli etmedim. Yemeğimiz bitince canım sevgilim bir de üzerine tatlı yesek dedi. Bende hemen olur dedim açtı menüye baktı. Veee AŞK bu olsa gerek! İtalyan suflesi gözüme çarptı bunu mu yesek dedi. Bende bunu der demezz eveeet deyince tabi kii çok şaşırdı. (normalde kararsız bir insan olduğum için öyle pat diye karar veremem hiçbir konuda!) Kalbimiz bir ne yapalım dedim :) Sonra söledim zaten bende onu düşünüyordum yemeğin başından beri dedim. Ve böylece bu sefer farklı bir sufleyi söylemiş olduk. Gelen o enfesss üstü lezzet karşısında ağzımın suyu aktı da akttıı... 



Şiddetle tavsiye ediyorum ben bu şahane şeyi. İtalyan Usülü Sufle' miz Beyaz çikolatalı ve Kestaneli. Öyle yumuşacık baymayan güzel bir tadı var ki inanılmaz. Kestane de beyaz çikolata da yapıları gereği biraz ağırdır. Ama ikisi bir araya gelmiş keyifle yenen çok şahane ve de baymayan bir tat oluvermiş! Hazırlanıp gelmesi tabiki biraz uzun sürüyor. Malum sufle sıcaak sıcak tazecik tazecik yenmeli. 
Geldiğinde o güzel sıcaklıkla kaşığınızı daldırıyorsunuz ve içinden o akışkan mükemmel sos dökülüveriyor.Biraz dondurma biraz da kekiyle tamamladığınızda off yemede yanında yat oluyor!


Şuan anlatırken bile benim canım istedi :) Keyifle, afiyetle ve en sevdiklerinizle yemenizi diliyorumm... İyi haftalar.

6 Mart 2013

Taaaa taa tamm ''KELEBEĞİN RÜYASI''


İzledimmmm,bir türlü yazamadım ama sonunda burdayımm :) Merakımdan ölecektim gittim de rahatladım. Beklenen ve çok da izlenen bir film: ''Kelebeğin Rüyası''. Zaten ilk duyduğumda ismi beni meraklandırdı hemen fragmanını izlemiştim. Nede olsa Kelebek vardı işin içinde :) Gittim izledim ve sıra geldi bende bıraktıklarını anlatmaya.
     
      Güzel bir filmdi. Konusu, oyuncuların yetenekleri, mekanlar... Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı, yönettiği ve oynadığı bu filmin başrollerinde ise Kıvanç Tatlıtuğ (Bilmeyenimiz yoktur eminimm :)), Mert Fırat, Belçim Bilgin ve Zeynep Farah Abdullah paylaşmakta. Film de iki tane yetenekli ve şiirini kanıtlama, gösterme ve yayınlatma çabasında olan iki şair başrollerde. Kendini şiirlere ve sanata adamış bu iki yakın arkadaş bir gün şehre gelen güzel bir kız için şiirleri üzerinden iddaaya girerler ve film böyle başlar. Bu iki adamın yaşadıkları, hastalıkları, şiirleri ve aşklarıyla dolu dolu bir hikayeyle bizi içine alıyor. Yer yer şiirler güçlendiriyor, destekliyor filmimizi. Maalesef filmde bir çok dramla karşı karşıya kalıyoruz. Konusunda derin bir acı gizli.

       Zamanın zorlu şartları. Çözümsüz hastalıklar. Savaş döneminin acımasızlığı. Her şey bir arada ve çokta güzel bir kurguyla karşımızda. Fakat bana sanki fazla uzatılmış bir film gibi geldi yani heyecanla gidiyordu ama son 10-15 dakika sanki biraz sıkıntı verdi. Tabi bu benim düşüncem. Gerçi etrafımda bi kaç kişiyle konuştum onlarda aynı şeyi söylediler. Demek ki bunu da dedirtebildiği olmuş filmimizin. Ama sonuca baktığım da izlenmeye değer miydi eveeeet! Şimdiden izlemeyen tüm blog dostlarıma tavsiye ediyorum :)