17 Ocak 2013

Bu haftaki filmimiz ''ANNA KARENİNA''

Pazar gününü sinema günü ilan ettik! Artık havaların soğumasıyla, insanın sokaklarda hiçbir şey yapma isteği olmuyor. Bizde pazar akşamları içimizi ısıtacak olan sinema salonlarına gitmeyi tercih ettik :) Bu haftaki filmimizz ise ''ANNA KARENINA'' oldu.


     Film; bir kadının tutkularını aşkını ve bu uğurda yaptıklarının sınırsızlığını anlatıyor.
     Filmin başrollerinde Anna Karenina'yı Keira Knightley, aldatılan kocayı Jude Law ve Anna'nın aşığı olarakta Aaron Taylor-Johnson vardı. Hepside gerçekten filmin hakkını vererek oynamışlar. Bu kez bizi şaşırtan isim ise Jude Law oldu. Oynadığı filmlerdekinden çok daha farklı bir karakterle karşımızdaydı. Genç, yakışıklı, aşık ve o tutkulu rollerin adamı yerine yaşlı aldatılmış bir eşti bu sefer.
     Filmin süresi 2saat 10 dakkika ve filmin türü ise dram. 

     Ben bu film biraz dikkatli izlenmeli diye düşünmekteyim. Çünkü kolay anlaşılır bir film değil. Konu olarak değil bu bahsettiğim olayların anlatılışı. Geçişleri yakalayabilmek gerekiyor. İzlediğimiz bildiğimiz filmlerden farklı bir film ortaya konmuş. Öncelikle tiyatro dekorlarıyla sahneler oluşturulmuş. Bu dekorların değişimi sahneyi değiştiriyor görsel açıdan gerçekten çok başarılı çok. Fakat buna rağmen filmde eksikler olduğunu düşünüyorum ben. Yani bazı sahneler daha uzun anlatılmalıyken kısa kısa geçilmişti, eksiklikler vardı. Yani ölümsüz bir eser olan Lev Tolstoy'un Anna Kareninası değildi bu bence.

  Filmin ilk bölümünde Anna'yı yaşamını Vronsky'le tanışma ve aşık olma sahnelerini izliyoruz bu kısımda her olay tek tek ve uzun bir şekilde anlatılmış olmasına rağmen ikinci kısımda ise olaylar hızlı bir Şekilde anlatılıp kısaca geçilmiş tadı veriyor. Anna'nın hamileliği, değişen psikolojisinin sebepleri intihara sürüklenmesini sebeplerinden detaylıca bahsedilmemiş. Neden intihar ettiğini herhalde bundan dolayı diyerek siz tamamlıyorsunuz.

     Anna Karenina, evli, bir tane  oğlu olan, genç ve çok güzel bir kadındır. Kocasının konumu itibariyle tanınan, çevresi tarafından el üstünde tutulan bir kadındır. Kocasıyla evlilikleri kurallar üzerine oynanan bir oyun gibidir. Anna'nın yaşadığı sanki zorunlu bir birlikteliktir sanki. Anna abisinin yanına Moskovo'ya giderken Tren istasyonun da yakışıklı Kont Aleksei Vronsky' yle tanışır. Bu tanışma sıradan değildir. İçinde aşkı da barındırır. Birbirlerini takip etmekten birbirlerine bakmaktan ve aynı yerlerden bulunmaktan kendilerini alamazlar. Ama Anna evlidir. Bu aşk ise onun sonudur. Çünkü yaşadıkları dönemde evli bir kadının başka bir erkekle olması onu Lanetler ve ancak ona ölümü getirirdi. Ama ''O'' herşeye rağmen aşkını seçti onun peşinden gitti herşeyi geride bırakıp.



10 yorum:

  1. iyiydi yaa.
    tiyatro gibi.
    vronsky pek hoştu.
    yazmışsım ben de geçen hafta.
    ama asıl pinin yaşamını izle bak.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alışılmışın dışında :)
      Ona da gitmeyi düşünüyorum ama daha bi türlü sıra gelemedi bakalımm :)CELAL ile CEREN'i izledik. Bu hafta da ya bu filme yada Bitik Şehire gideriz sanırım :)
      Tavsiyen için teşekkürler :)
      sevgilerimle...

      Sil
  2. mimledim ki.
    istersen ikisini de yap ama.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa ben neden mim'i bulamıyorummm nerde mimlendimm ki???

      Sil
    2. allam o mim 15 gün oldu yaaa.
      o yazıyı sildim bile.
      bak yeni mimin var hadiiii.
      :)

      Sil
    3. İnsan benim için saklar yaa :)) hanii nerde mimiimmm???

      Sil
  3. oku bak karışık gelirse ne yapacağını sölerim tamammış mııı.
    ilk mimin sevindim hadiii.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahaahahha :) benide eklemişşinn tesekkürü bir borç biliirm :)) tammm okuyorumm anlamadığım yerlerde döneceğimm :)

      Sil