Havaların tam da soğuduğu günlerde elime aldığım bu kitap içimi ısıttı. İnsanların yüreğine dokunan sıcacık, içten ve duygu dolu bir kitap. Soluksuz okuduklarımdan. Zaten üç gündede bitti. Eğer vaktiniz varsa bi günde bile bitirebilirsiniz! Sayfalar akıp gidiyor, okumasanız meraktan deli oluyorsunuz. İçerden bi ses beyninizi kemiriyor ne oldu? ya şimdi ne olacak? diye. Eğer bu tarz kitapları seviyorsanız ve okumadıysanız hadi başlayın bir an önce, haftasonu okuyuverin ;) Öncelikle bu kitapta beni çeken şeyin böğürtleni çok sevmem olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Kitapçılarda ilk gördüğüm aaa böğürtlen kışı diyo. Ne kadar sevimlidir, kesin eğlenceli olacak. Böğürtlenlerden bahsedecek şahane diye düşünmekten kendimi alamadığımı hatta sırf bu yüzden kitabının arka kapağını bile okumadığımı söyleyebilirim. Hatta kitabı okumaya başladığım ana kadar da kitap hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ne anlattığını bilmiyordum ama güzel olduğundan emindim aynı ''Mart Menekşeleri''nde olduğu gibi. Yazarın ilk kitabıda beni esir almıştı okuduğum bu üçüncü kitabıda...
Romanı özetlemek olayları anlatmak istemiyorum. Çünkü bir hevesle başlayın ve sonrası aksın gitsin ne olduğunu bilmeden merak ederek ve bunun tadını çıkararak okuyun istiyorum. Sadece şunu söylemek isterim. Mayıs ayında çıkan kar fırtınası ile ilgili yapılacak haber, bir çok insanın hayatını derinden etkileyecektir...
Böğürtlen Kışı.
Son olarak birde yazarın bizimle paylaştığı Böğürtlen Kışı şarkısını sizde dinleyin istedim işte burda buyrun:
http://m.youtube.com/watch?v=q1xD5CWq1YQ&desktop_uri=%2Fwatch%3Fv%3Dq1xD5CWq1YQ