Yeni yıl yeni yıl dedik geldi, ama zaman durmuyor ki üzerinden iki hafta bile geçti. Zaman çok hızlı ve biz bazen ona ayak uydurmakta zorlanıyoruz. Yada ben zorlanıyorum. Yapılacak o kadar çok işim var ki, hangisine hangi ara yetişeceğimi şaşırıyorum. Hep eksik bişiler kalıyor. Bir türlü düzen oturtamamaktan şikayetim var!!! İnsanoğlu nankör ne şikayeti biter ne isteği. Önemli olan kendini bilmekte, bilip de düzeltebilmek için elinden geleni yapmakta. İnşallah kendimiz bilmekte güzeli görebilmekte hiç geç kalmayız...
Bir hafta daha geçip gidiyor şunun şurasında ne kaldı cumaya? Haftasonuna ramak kalmışken bende bitirdiğim kitabımı daha da geç olmadan değerlendireyim istedim. Biliyorum ki bir çok insan bu kitabı okudu, sevdi. Bende aynı keyifle severek okudum hatta özelliğimdir, hep biraz geç okurum popüleritesini kaybedince. İyi de yaptığımı düşünüyorum. Hem aradan zamanda geçince yazdıklarım, okumayanlar içinde öneri postu olmuş oluyor. Buda sevindirici...
Güneşte kalan bir insanın yanıp kavrulması gibi bu hikayedeki acılarda yürreğinizin için için yandığını, insanlara yapılan bu vahşetti okurken boğazınızın düğümlendiğini hissedeceksiniz... Acı dolu bir hikayeyle daha başbaşayız işte. Sayfaları hızla çeviriyorsunuz, hem meraktan hemde güzel şeylerin olmasını dileyerek,bekleyerek. İki masum çocuk ve onların dostluklarını anlatan, insanda derin izler bırakan bir kitap ''Uçurtma Avcısı''.
İnsana çok şeyler katan kendini, yaşadıklarını sorgulatan bir kitap. Hatta çocuk yetiştiriken insan nasıl davranması gerektiğini bile öğrrenebilir. Çocukların içindeki o güzel ruhun aslında ailesinden aldığı sevgiye bağlı olduğunu görecek, çocukların yetişirken aslında ailesini mutlu edebilmek için neler yapabildiğine şahit olacaksınız.
Okumak, çok okumak ne güzel bir şey!
Bu kitabı ve aynı yazarın Bin Muhteşem Güneş isimli romanını okuyunca çok etkilenmiştim . Dediğin gibi derin izler bırakan bir kitap.
YanıtlaSilSevgiler.
Evet güzel acı dolu ama okunası bir kitap :)
SilOkumak güzel yaa, hep okuyalım.
Sevgilerimle...