31 Aralık 2013

YENİ YILA MERHABA DEMEK!!!



        Zaman geçiyor, takvim yaprakları bir bir yırtılıp atılıyor. Yine bir günün bir senenin daha sonuna geldik dayandık. Şöyle dönüp geriye baktığımda herşeyin benim elimde, yüreğimde ve kalbimde olduğunu biliyorum. Ne yaşarsak ne hissedersek hayat bize onu sunuyor. Bu en büyük gerçek.

       2013'ten ne bekledik ne bulduk bilmem ama inşallah gelecek günler sizin için geçenlerden daha hayırlı ve daha güzel olur. Zaman, güne, tarihe, aya, yıla göre değil içimize, O güzel eşsiz varlık sebebimize tutunarak, neden var olduğumuzu bilerek yaşabilmeyi temenni ediyorum... 

Bunun yanı sıra 2014 size siz olabilmeyi; neşeli kahkalarla gönülden gülebilmeyi, mutlu sofralarda huzurla oturabilmeyi, bitmeyen güzelliklerin konuşulduğu sohbetleri, dostlarınızla yudumlayabileceğiniz çaylarınızın, kahvelerinizin olmasını ve bunlarla yiyebileceğiniz eşsiz pastaların, dumanı üzerinde kurabiyelerinizin size hiç kilo aldırmamasını, mevsimlerin tüm güzelliklerini doyasıya yaşabilmeyi, yağmurun ardından burnumuza gelen o toprak kokusunu koklayabilmeyi, güneşin sıcaklığını kalbimizde de hissedebilmeyi, yaz gecelerinde denizin, dalganın sesinde huzuru bulabilmeyi, bayramlarda kapı zilinin susmadan dostların evinizi şenlendirmesini, unutulmamayı, sevildiğimizi hissetmeyi, bize sımsıkı sarılan, kucaklayan insanlarımızın olmasını, sabah işe hep mutlulukla gidip yaptığımızdan keyif alabilmeyi, ailemizin kıymetini bilmeyi, herşeyin farkında olabilmeyi, yeni başlangıçlar yapabilecek kadar cesaretli olmayı ve bütün bunlar için hergün şükür eden bir kalp diliyorum...

30 Aralık 2013

'' AÇLIK OYUNLARI: ATEŞİ YAKALAMAK'' ve ''DANIŞMAN'' İki Film Birden!

       2013'un son günleri artık bu iki gün bütün yılınızdan çok daha güzel geçsin ve yeni bir yıla bomba gibi başlayın inşallah. Heyecanlı, keyifli ve güzel bir hafta bizimle olsun... Tahminimce iki hafta kadar oldu bu filmleri izleyeli. Ama yine tembellik yakamı bırakmamış olacak ki yazmamışım :D Hatta bi kaç film daha var izleyip yazamadığım ama bir tanesi var ki izlemeyin diye mutlaka yazacağım bunu bir borç biliyorum! Hatta adınında hemen vereyim Danışman Filmi. Ne filmden bir şey anladım, ne konusu vardı adam akıllı nede aklımda kalan bir sahnesi. Zaman kaybından ibaretti. Resmen oyuncularına kanıp gittik filme. Zaten anlatılacak çok da bir şey bulamıyorum bu filmle ilgili. Hatta izleyen blogger arkadaşlarım anlatarsa bu filmin hangi amaçla yazılmış olabileceğini sevinirim! Zaten sinemalardada çok kalmadı. Aralığın başında vizyona girmesine rağmen şuan bir çok sinemada yok.











Yönetmen       : Ridley Scott
Oyuncular     : Cameron Diaz, Michael Fassbender
                              Javier Bardem, Penelope Cruz, Brad Pitt
Film Türü      : Gerilim, Dram
Vizyon Tarihi : 29 Kasım 2013
Süre                 : 1 saat 51 dakika


       İkinci filmim ise Açlık Oyunları; kitabıyla çok tutulan ve hepimizin adınıda çok duyduğu bir eser.  Bu merakımdan dolayı izlemeyi istemiştim. İzlemek, devam filmi olan Ateşi Yakalamak'a kısmetmiş :) İzlerken Allah'tan yanımda ilk filmi izleyen arkadaşlarım vardıda sora sora bazı yerleri tamamladım. (Tabiki ilk filmi izlemeden ikinciyi izleyince bazı yerlerde anlamamazlıklar olmuyor değil!) Filmde yaşanılan iki dünya var. Açlık Oyunlarında yarışması için seçilen kahramanlar ütopik dünyaya gönderiyor ve burada hayatta kalma savaşı veriyorlar. İkinci kez bu yarışma için seçilen Katniss Everdeen, bu kezde Açlık oyunlarının en yetenekli ve en zekilerine karşı savaşacaktır... Fantastik bir filmdi. Aksiyon hiç eksik olmadı son sahnelerde özellikle. Bende böyle aksiyon filmlerine bayılıyorum ya. Bu filmdenönce bi kaç tane (bana göre) pek güzel bulamadığım film izleyince, Açlık Oyunları'nı keyifle izledim. İlk filmi izleyenler daha çok keyif almışlardır büyük ihtimalle tabiki. :)









Yönetmen       : Francis Lawrence
Oyuncular     : Jennifer Lawrence, Laim
                         Hensworth, Josh Hutcherson,
                        Woody Harrelson, Elizabeth Banks
Film Türü      : Bilimkurgu, Aksiyon, Dram
Vizyon Tarihi : 22 Kasım 2013
Süre                 : 2 saat 26 dakika
 










26 Aralık 2013

ÇALIKUŞU _ Reşat Nuri GÜNTEKİN


       Oyy sonunda bitti nasıl ne şekilde bu kadar uzadı, bi türlü bitiremedim hiç anlamadım da zaten :( Baen uyuşuk, vakitsiz bir insan olup çıkıveriyorum! Kendimi anlamanın pek zor olduğu zamanlarım işte bu zamanlar. Bazen kitaplar su gibi akıp bitiyor bazen ise okunmamak için direniyor sanki. Halbuki bu kitabımıda çok severek ve keyifle okudum. Kahramanlarımız ne yapacak diye meraklandım ama bitmedi!

       Ben neredeyse ilk defa Türk Edebiyatı klasiklerinden okuyorum. Gençlikte hep kaçardım bu romanlardan. Neden acaba? Sanki okumakta zorluk çekeceğimi beni sıkar, boğar diye düşünüp yanından bile geçmezdim! Ne vahim, ne elem! Niye böyle yaptığımı, neden korktuğumu hala bilmiyorum. Allahtan okumanın yaşı yok. Geç kalmış sayılmıyorum. Zamanında eksik bıraktığım yanımı şimdi tamamlıyorum. Bu da güzel birşey.
Çalıkuşunu okuma hevesim, isteğim ise dizisi başladıktan sonra meydana geldi bende! Kendimde olan bir arızada şu: Eğer kitabı olan bir dizi varsa! (dizi diyorum film değil.) ya kitabını okumuş olmam lazım yada hemen okumam lazım. Bu alışkanlık nereden çıktı bilmiyorum. Ama bir süredir var. Herhalde meraklı yapımdan kaynaklanıo. Görende herşeyi didik didik edenlerden sanacak beni. Yok tam öyle değilim ama merakım vardır bir şeyleri bilmeye :)Olsun ama, böylece kitap okuma alışkanlıklarım değişiyor.

       Bugüne kadar bu tip kitapları okumamış kaldıysa (benden başka!) okusun derim. Çalıkuşu'da öyle güzeldi öyle güzeldi ki. Keyifle, mutlu mutlu okudum. Dizisinide pek severek takip ederim. Neyse kitaba dönecek olursam. Kitabın dilinden bahsetmek istiyorum. Halis mulis öz Türkçe. Öyle çok kelime var ki farklılaşmış olan, bizim kullanmadığımız yada yanlış kullandığımız. Okudukça hayret ettim. Bir o kadarda sevdim. Evet mutlaka okunulması gereken bir eser bu. O güzel, eğlenceli, çocukluğundan vazgeçmeyen, biraz haşarı, utangaç ve sevgi dolu ÇALIKUŞU'nun hikayesini okudukça güzelecek, başına gelenlerle dertlenecek. Kamran ile aralarındaki o derin eşsiz aşka tanıklık edeceksiniz...


9 Aralık 2013

HÜKÜMET KADIN 2...

       Kışın olmazsa olmazlarıdır sinema salonları. İnsana keyif verir, dışarıda çirkin bir hava varken sığınmak sıcacık salonlara! Sonra keyifle kurulup güzelce koltuğuna film izlemek Hele ki sevdiğin birileri varsa yanında ozaman daha bir başka keyiftir!merakla beklediğin filmi yada sevdiğin bir oyuncuyu izlemek. Benim için vazgeçilmezlerim arasında yer alır sinema keyfi. O yüzden sık sık gitmek isterim, giderim de! 

       İşte iki hafta öncesinde de yine böyle anlarımızdan birsinde kız kıza! (buradaki kızlar annemler olmakta :)) sinema gecesi yapalım dedik. Zaten bu filmin fragmanını izlediğimiz günden beri annemler gidelim demekteydiler. Hep ağlak türk filmine gidiyormuşuz ondan birazda komik filme gidecekmişiz. Zaten zorunluı türk filmi izliyorum onlarla. Alt yazıyı sevmiyorlar çünkü. Hatta yazı mı okuyacağız film mi izleyeceğiz diyorlar :P Tabi bişi denmez hm anne onlar hemde keyiflerini bozmak istemiyorum ki. Bizde bir sevinç bir heyecan (gülecekeler ya) gittik Hükümet Kadın 2'ye. Ben ilk filmi izlememiştim ki duyduğuma göre iyide yapmışım. Çünkü ilk filmde xate ölmüş sanırım. O yüzden izleyenler tekrar dirilmiş gibi bir durum oldu dediler. Ben bilmemde diyenlerin yalancısım :D










Yönetmen     : Sermiyan Midyat
Oyuncular     : Demet Akbağ, Sermiyan Midyat,
                      Gülhan Tekin, Mahir İpek 
                      ve Ercan Kesal
Film Türü      : Komedi
Vizyon Tarihi : 8 Kasım 2013
Süre              : 1 saat 45dk

   

    Filmin birincisini izlemeyenler bile rahatlıkla gidebilir diye düşünüyorum. Biz gittik gayette güldük.Sermiyan Midyat eleştirel bir yaklaşımla gülmemizi sağlamış. 1940 yılların hükümeti, olayları anlatılmış. Bazen abartılarak daha çok dikkat çekilmiş. Özellikle Faruk karakterinin o halleri yokmu! Çok fazla detay verip filmi anlatmak istemiyorum aslında. Son olarak bir konuya değinip yazıma son vereceğim. Diğer bir taraftanda kadının başarısını göstermek amaçlanmış evet güzelde bir anlayış olmuş fakat bir konu dikkatimi çekti. Çirkin kadın figuri ile de sanki biraz kadın yerden yere vurulmuş gibi geldi.
      Sonuçta güzel bir film çıkmış ortaya amacına da ulaşıyor. Eee tamam merak edenler gidip izleyin hadi :D

5 Aralık 2013

AŞKIN MEALİ ''YUSUF İLE ZÜLEYHA'' _ Sinan Yağmur



Etkileyici.. 

Yusuf Peygamber ile Züleyha'nın aşkı hiç bu kadar güzel anlatılmamıştı bence. Bir çoğumuz az çok biliyoruz bu hikayeyi. Aşk öyle bir aşk ki gözde başlayıp gönülde biten. Beşeri bir aşk, herkese lütüf olamayacak ebedi saadete dönüyor. Öyle güzel ki, öyle manidar ki. Sadece bu hikayeyi bilmek yetmez gerçekten hissetmek öyle yaşabilmek asıl olandır. Tabiki bütün insanlara nasip olmaz böylesi bir aşk fakat bunu okumak da bir nimet. En zından benim için. Bu hikayeyi biliyorsanız bile, birde Sinan Yağmur'un kaleminden okuyun derim size...

Gerçekten öyle güzel, akıcı bir dille yazmış ki. Şiir gibi, akıp gidiyor.  Her kitabında ayrı bir uslüp, ayrı bir dokunuş var. İnsan mutlaka bir kez bile olsa bu adamın kitabını okumalı. Bir kitabı okuduktan sonra insanın kendini sorgulaya bilmesi güzel bir durum. Ve dönüp baktığınızda bir kitabın size birşeyler kattığını görüyorsunuz!!

''Kuyu. Zindan. Dünya. Ahiret. 
 Kuran'ın en güzel kıssasından dört kelime dört kapıyı açıyordu: 
 İman. Aşk. Sadakat. Vuslat...''

2 Aralık 2013

Bir Film (SU ve ATEŞ) ile Yeni Haftaya GÜNAYDIN!

Efendimm günaydınlar! Güzel bir haftamız olsun inşallah. İşimiz gücümüz rast gitsin, soğuklar bizi hasta etmesin, doğum günleri kutlansın, projeler tamamlansın, planlar yapılsın... Hafta sonu biriktirdiklerimi paylaşarak haftaya başlamak istiyorum :) Öncelikle kış geldi sinema gecelerimiz başladı. Başladı başlamasınada ben ne zamandır filmler hakkında bir şeyler yazmıyorum. Buı hafta vakit geçirmeden yazayım istedim sonra kalıyor! Bu hafta sinemalarda birçok Türk filmi vizyondaydı. Bizde bu kadar seçenek arasından Özcan Deniz'in yazıp yönettiği film ''Su ve Ateş''i tercih ettik. Film benim için hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Konusu pek cezbetmedi beni. Hayatımızda, bu ağa töre hikayeleri o kadar çok ki, yapılan filmlerde ise bundan biraz daha farklı olsun istiyoruz. Biraz daha kaliteli olsun hep aynı şeyler görmeyelim istiyoruz yada ben istiyorum. Neyse film ilk başladığında çerçeveler öyle iyi geldi ki. Dedim tamam güzel bir film izleyeceğiz. O ara sokklarda yapılan çekimler tam holywood tarzındaydı. Maalesef hevesim kursağımda kaldı! Filmi sonuna kadar izledim ama hiç heyecan ve merak uyandırmadı bende. Evim Sensin bu filminden beş on kat daha iyiydi diye düşünüyorum.

Yönetmen: Özcan Deniz
Oyuncular: Özcan Deniz, Yasemin Allen,
                 Pelin Akil, Burçin Birben, Yusuf Akgün
Film Türü: Romantik, Dram
Vizyon Tarihi:15 Kasım 2013
Süre: 1sa 58dk

''Su ve Ateş kavuşamayan aşıklar üzerinden giderek modern zaman aşklarına öykünen, susmayan müziğiyle "seyircinin ağıdına bir katkı da benden" korosu tutturan ve  iyi akan temposuyla kendisini bekleyen seyirciyi iyi hissettirecek bir film. Filmin ‘daha lahmacun yiyecek kıvama gelmedik’ repliği ise bir kenara not düşüldü şimdiden!'' (Banu Bozdemir- Beyazperde Eleştirisi)

Bu lahmacun muhabbetine çok güldüm söylemeden geçemicem :) Yüzünüzün güldüğü bir hafta olsun!

1 Aralık 2013

Kış Okuma Şenliği 2013 _ Kitap Listem :)

Pazar pazar pazar. Tatilin hüzünlü sonu, en dinlenmesi bol gün. Keşke biraz daha uzun olsa. Yetmiyor yetmiyor yetmiyor. Bugün yapılacak listem o kadar kalabalık ki! Nereden başlayacağımı bilemedim. Kararsızlık ben burcumun en büyük özelliği sanırım :( Neyse sıcak bir duş ardından bahtaniyenin altından yazılan kitap listem. Şimdilik önceliklerim bunlar. Bir arkadaşımızın blogunda rastladım bu etkinliğe. Detayları öğrenmek için biraz araştırma yapınca çok keyifli geldi. Bende varım, bende olmalıyım dedim :) Ve evet işte buradayım! Kendimce bir liste yaptım. Biraz zor olsu sürekli birilerinin başının etini yediğimde doğrudur! Kendimce en iyi listeyi yapmaktı amacım. Birde elimde olan kitapları değerlenirmek istedim açıkcası ama kategorileri bir türlü tutturamadım :) O katagoride o olsun yok olmaz bu olsun hayır hayır şu derken böyle bir liste çıktı karşıma bakalım. Şimdiden gözlerimiz keskin, bileğimiz kuvvetti ve kitaplarımızın varlığı daim olsun diyorum!

1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevin'den çıkan bir kitap okuyanlara.
Bu etkinliğe destek veren Altın Kitaplara teşekkürler. Bu kategori için fazla düşünmeme gerek olmadı çünkü elimde yazarından imzalı okunmayı bekleyen zaten bir kitap halihazırda beklemekteydi. Geçen sene bir imza gününde aldığım bu kitap şimdi listemde :) Kitabım; Canan Tan'ın İz isimli kitabını okuyacağım. (395 sayfadır.)

2. Kategori (10 puan):Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
Valla ne yalan söyleyeyim kütüphanelere uğradığım yok. Eskiden araştırmalarımızı, çalışmalarımızı yapardık, okul bitti kütüphane dönemi de sona erdi. Bu kategori sayesinde biraz kütüphane havası koklamış olacağız fena mı? Ama açıkçası kütüphaneden hangi kitabı alacağıma karar veremediğimden henüz burada bir kitap ismi yok. Önce kütüphaneye giip bakayım diyorum :)

3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
Kitaplarını beğenerek okuduğum Zülfü Livaneli'nin kitabı olan Bir Kedi, Bir Adam ve Bir Ölüm'ü okuyabilirim. (203 sayfa)

4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
Yok yok yok bulamıyorum :( Elimde yok işte :) hepsi beşyüz küsür...

5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
Bu kategoride pek zorlanmadım sanki. Çünkü bu ödülü almış ben daha henüz kendisiyle tanışmadığım bir yazarımız var. Orhan Pamuk. Şuan iki kitap arasında kararszlık yaşıyor olsamda bir tanesi seçilip okunacak. Belli mi olur belki ikiside okunur :) Benim Adım Kırmızı (472 sayfa), Cevdet Bey ve Oğulları (610 sayfa)

6. Kategori ( 15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
Bu aralar dizisiyle hayatımıza tekrar giren ve hepimizi etkileyen romanı tercih ettim ben. Birde şöyle bir huyum var ki sormayın gitsin eğer bir dizinin kitabı filan varsa hemen okuyayım istiyorum. Sonunu gidişini bileyim istiyorum. Bakalım nasıl anlatmışlar filan :) Eksik kalanı tamamlamak fazlayı söylemek istiyorum nedendir ki? Reşat Nuri Güntekin'den Çalıkuşu kitabım. (400 sayfadır)

7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.
Elimde iki kitap var. Bir tanesi  Alman Edebiyatı yazarı olan Friedrich Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt.(309 sayfa) Diğeride yine kitap fuarından almış olduğum Yunan Edebiyatından yazar Nikos Kazancakis'den Zorba.(348 sayfa)

8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
Bu kategori için Khaled Hosseini'den Uçurtma Avcısı'nı seçtim. Zaten bu kitabı okumayı çok istiyordum. Kütüphanemde de varken başka kitap aramayı uygun görmedim. Merakla ve sabırsızlıkla okumayı bekliyorummm! (375 sayfadır.)

9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara. 
Bu kategoride aslında iki kitap seçeneğim var. Bir tanesi serisini okuduğum Debbie Macomber'in Mucizeler Dükkanına Dönüş adlı kitabı (526 sayfadır.) diğeride Sarah Jio'nun Yağmur Sonrası.(347 sayfadır.)

10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.
Tercihimi Jose Mauro De Vasconcelos'un Şeker Portakalı'ndan yana kullandım. (182 sayfa ama bunu okuyabilirim değil mi? 200'e ne kalmış ki?)

11. Kategori ( 25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.
Bu kategoride en güzelini okuyayım isteğimden bir sonuca varmadım ki :(

12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını okuyanlara.
Tabikisi en sevdiğim yazarlardan biri olan Jean Christophe Grange'nin elimde olan kitabı Siyah Kan'ı okuyacağım. Adam yazdımı yazıyor be! (458 sayfadır.)

13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara. 
Bu kategoride de kararsızlığım sürmekte. Şuan düşüncem Ayşe Kulin'den Adı Aylin'i okumak. (380 sayfaymış.)

14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.
1995 yılının bir kitabını bulacağım ama henüz yok bulamadım bulamadım :(

15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
Bu sene kitap fuarından aldığım seriye başlamak istedim. Bir türlü fırsatını bulamadım. Pek okuyana rastlamadığım içinde sanki biraz çekindim kitaplardan. Sherlock Holmes'un 
Akıl Oyunlarının Gölgesinde,
Suç Detayda Saklıdır,
Şüphe Asla Uyumaz.
  

22 Kasım 2013

PİRUZE _ Sinan Akyüz


Hayat bir kadına bu kadar acımasız olabilir mi?
Peki ya kaç kadın aşk için herşeyden vazgeçer?

     Bu kitabı okudukça kendinize o kadar çok soru soracaksınız ki... İnanılmaz bir öykü. İçinde kocaman bir dram barındırıyor. Ve okudukça sinirlendim çok kızdım ben. Çünkü çok gerçek olağan yaşanan şeyler var bu öyküde. Hatta çok daha fazlası. 

     Bazen düşünüyorumda biz kadınlar aşka tutulunca körleşiyoruz, herşeyi güzel görüp güzel bakmaya başlıyoruz. Yaşanan tüm olumsuzluklar inkar edilebilir hale geliyor. Mutsuzluklar mutluluğa dönüşüyor bir anda! İşte biz kadınlar sevmeye tutkuyla bağlanmaya görelim. Bir aşka tutulduk mu değmeyin bize :D Peki ama neden karşılıklı olarak sürmüyor bu güzellikler. Neden yetmiyor çoğu zaman? Aşk olunca herşey mümkün mü gerçekten? Yada sonu hüsran olan bir evlilikten ilişkiden sonra kadınların hayatı daha çok altüst oluyor? Sorular sorular sorular... Bir gün bir yakınımla konusurken bana Aşk'ın tanımını yapmıştı hiç unutmam. Çok gülmüştüm ben buna! Ansızın Şuur Kaybı demişti. Baş harfleri açık açık sölüomuşta biz fark edemiyormuşuz. Ne kadar da doğru bir betimleme olmuş. Direkt özetlenmiş. Zaten gözümüz körleşiyor ya, şuurumuzu kaybedip kendimiz olmaktan çıkmıyormuyuz Aşka gelince. Bu kadar şey yazdımda bu kitapla bağlantısını hiç söylemedim değil mi? İşte bunların tüm sebebi ''Piruze''. Şama gelin olan bir kız. Sever ve gözü hiç birşey görmez.Mutluluk hayalleriyle bir yola çıkar. Ama bu yolun dikenleri canını öyle bir yakacak ki, tüm hayatına mal olacaktır. Piruze'nin akıl almaz öyküsünü mutlaka okuyun derim. Zaman zaman canınızın yandığını hissedeceksiniz. Onun acısınıda sevgisinide yüreğinizin en derinlerinde yaşayarak hissedeceksiniz.

     Sinan Akyüz yine kalemini konuşturmuş. İnsanı içine alan, sürükleyici, hayatta bu olmaz dedirten öyle romanlar yazıyorki okumadan olmaz :) Ben seviyorum kitaplarını. Akıcılık, canlılık, dünyadan koparma ne isterseniz var...

18 Kasım 2013

Yeni Haftaya Sendromsuz Başlarsak???



      Bugün yine bir haftanın daha başındayız! Malum pazartesi ve sendromda bir çoğumuz :) Nedense ben bu hafta hiiçç de keyifsiz değilim. Sabahtan beri herşeyi keyifle yapıyorum; mutlu uyandım, bir güzel giyindim, işe çok rahat hafiften yayılıp uyuyarak geldim :) Arka fonda çok inceden güzel bir müzik çizim yapıyorum ofiste. Eee daha ne olsun? Aşk olsun sevgi olsun, huzur olsun ;) Bu aralar güzel bir başlangıcın tüm güzellikleri beraberinde getireceğini düşünüyorum. Sadece bu hafta için değil tabiki de. Bütün bir hayat için bu düşüncem. İş, arkadaşlık, evlilik herşeyde... Fakat bunu her an hayata, duygu ve düşüncelerimize yansıtabilmek zor oluyor. Biliyorum!! Fakat gerçekten iyi düşünmek, güzel bakmak, güzel görmek bize hayatı daha da yaşanılır yapıyor. İnsan kafaya çok daha az takıyor. Sıkıntılar olsa bile üzerinde çok fazla durup düşünmediğimiz için sorunlar büyümüyor. Sıkıntılarda kolaycacık atlatılmış oluyor. Sağlıklı bir hayat yaşayabilmek için düşüncelerimizi güzel tutmak gerekli diye düşünüyorum. Peki siz ne dersiniz?? Sizdende yorumlar bekliyorum artık. Beraber paylaşımda bulunmak bize daha farklı bakış açıları kazandırır Eee buda hiç fena olmaz. Bu hafta bu düşüncemi bir diyetmiş gb sıkı sıkıya uygulamaya niyetliyim. Hayatıma ne kadar yansıtabilirsem kardır. Bakalım ne kadar bu sözümün arkasında durabileceğim? Bu keyif bana neler katacak? Hep birlikte blogtan takip ederiz artık :)

      Tabiki bir yandan da güzel düşünme durumu bana enerji yüklemesi yapıyor. Bu seferde aşırı enerjiyle yerimde duramıyor, sürekli bir plan yapma peşinden koşuyorum. Bu yüzden kendimden korkutmuyor değilim hani :)
Bu hafta iki kitap iki film diyerek yola çıkmayı planlıyorum . Yazılarıma bu kadar ara verdim yettti artık. Aktif olmak istiyorum biraz daha. Zaten iş yerimde sürekli bilgisayarında başında olmam avantaj. Gerçi şantiyelere gitmediğim zamanlarda. (Şimdiden plan yapmaya başlamışım bile!) Bi dur bir sakin ol dimi? Yokkk nerde?

    
Hepimizin hafta güzelliklerle geçsin! Benimle kalın hep burada buluşalım, hiç ayrılmayalım :))

26 Ekim 2013

BAHÇEMDE YEŞEREN UMUTLAR _ Debbie Macomber

       İşte yine haftasonuda geldi çattı. Bugün günlerden en sevdiğim cuma! Cumaları çok severim ben, bana hep müjdeleyici gün gibi gelir...  Bakalım bu hafta bizi nasıl güzellikler bekliyor. Öncelikle hepimize çok keyifli günler diliyorum :))
       Bu yazımda ise yine ortadan kaybolduğum günlerde okuduğum kitapların birinden bahsetmek istiyorum. Küçük Mucizeler Dükkanı serisinin üçüncü kitabı olan Bahçemde Yeşeren Umutlar; keyifli, enerji ve umut vericiydi. Yazarımız yine serinin diğer kitapları gibi bir kitap yazmış. Konular farklı olsa da tarzı aynı; aynı dil, aynı akıcılık ve yine küçük mucizeler... Kitabın ilk sayfaları biraz sıkıcı gelebilir ama okumaya devam ettikçe yine sizi bağlamayı başarıyor. Kurgu ve hiç beklenmedik olaylar, tam çözdüm derken ters köşelerle Debbie sizi kitaba hapsediyor!  
        Birazcık kitabımızın konusuna da değinmek istiyorum. Çünkü seri kitabı olunca sanki aynı karakterlerle hikayeye devam ediyormuş gibi gelebilir. Yeni karakterimiz olan Susannah, evli ve iki çocukludur. Babasının ölümü üzerine annesine destek olmak için yanına gider çünkü annesi Vivian, kocasına büyük bir aşkla bağlı olduğundan bu ölümü kabullenememektedir. Bütün bu olaylar yaşanırken babasını affedemeyen Susannah ise bu şehirle ve geçmişiyle yüzleşir...  
        Bu kadarcık anlatmak yeterli bence :) Kalanını siz keyifle ve heyecanla okuyun istiyoum. Eğer bu seriye başlayıp; okumaktan mutluluk duyduysanız kalanınada hızla devam edin derim. 
Mutlu hafta sonları ve keyfe keder günler :))))

23 Ekim 2013

ANKARA ANKARA GÜZEL ANKARA!

       Öncelikle hepimize güzel bir gün diliyorum. Her güne bir post sloganıyla yola çıkmıştım, bu sözümü tutmaya gayret ediyorum :) Hemen güzel bir post yazıp burada yokken neler neler yaşanmış paylaşmak istedim. Uzunca bir süre ortadan kayboldum geri dönüşüm güzel olsun istiyorum. Keyifli paylaşımlarda bulunarak okuyanları gülümsetebileyim istiyorum. Bu aralar gülmek ve güldürmek nedense çok önem kazanan bir kavram haline geldi hayatımda.
       Tabiki bunu şimdi konuşmayalım başka bir postta uzun uzun paylaşırız. Bugün asıl bahsetmek istediğim ''şehirler''. Benim şehir takıntım ve bu takıntıdan kurtulmam :)) O nasıl bir şey demeyin sakın okuyunca sizde hak vereceksiniz, yeri gelecek onaylayacaksınız hissediyorum...       Ben aslında Ankarayı çok seven bir insan değildim. Aslında ben şehrimden başka şehri sevmem. Burada olmayı taşını toprağını, canın sıkıldı çık bi sahilde yürüyüş yap can gelsin yüreğine. Gece çık 11 de bak sokaklara insanlar kaynasın. Hep kıpır kıpırdır şehrim. İnsanları güzeldir.O YÜZDEN İzmir'e alışmış bu can durur mu aşka yerde? Durmaz. Durmaz diye düşünürdüm hep. (gerçi sonunda duramayıp döndüm:)) Lakin bu sefer bir farklılık oldu. Ben tüm bu düşüncelerime inat Ankara da olmayı sevdim, o sıkıcı şehir bana mutluluk getirdi bu sefer ve anladım ki bizim güzellikleri yaşamamıza sebep çoğu zaman yaşadığımız ve olduğumuz mekanlar değil kimlerle orada olduğumuzdur. Biraz geç mi anlamışım? Yok aslında biliyordum da takılı kalmıştım İzmir'den başka yerde yaşanmaz diye. Hihiih ama öyle değil biliyorum, itiraf ediyorum :)) Yaklaşık olarak iki hafta kadar kaldım. İnanılmaz güzel günler yaşadım. Yeri geldi eğlencenin dibine vurduk, gezmenin tozunu attırdık, yenmedik bir şey bırakmadık, yeri geldi göz yaşlarımız bir masada sel olup aktı, özlemler hasretler konuşuldu, en derin sırlar açığa çıktı. 18 yıllık dostluğun artık dostluktan çıkıp kardeşlik bağı haline geldiğini ve bunun ne kadar gurur verici bir duygu olduğunu yaşayarak bizzat öğretti bu yolculuk bana. Bu kadar mı hayır hiç değil bu sadece çok minik bir başlangıçtı. Söylemek istediklerimin, yazmak istediklerimin henüz daha çok başındayım...


21 Ekim 2013

Bayram Gelirde Geçer Ben Bloguma Dönerim :))


Tabi ben bu postumu yazıp da yayınlamayınca şuan bir garip oldu bayramlaşmak :( Neyse madem yazdım, paylaşmadan olmaz dedim. Bu da bence bir şey olsun :D İnsallah bayramınız ve tatiliniz mükemmel geçmiştir. Rabbim nicelerini görmek sevdiklerimizle geçirmeyi nasip etsin. Hepimize şimdiden iyi haftalar...

       Bayramlar Hasretleri bitirir ;)

       Öncelikle hepimize güzel bir bayram diliyorum. Neşesi bol, sevinci bol sevgisi bol, tatlısı bol, gezmesi bol, insanlar sevdikleriyle bir evde hemde bol bol :))... 

       Özledim de özledim buralarda birşeyler yazmak, sizin paylaştıklarınızı okumak, yorumlar yazıp cevaplar vermek çok başka bir keyif. Bende bu keyfi tadabildiğim için şanslı hissediyorum açıkçası kendimi. Tabii tembellik etmesem daha iyi olacaktı daaa, ee yaptık bir hata artık :( Telafi etmek için uğraşıp didinip yazacağız başka yolu yok :D  iki bayram arası yazmadım hihihih Genelde düğün dernek yapılmaz derler ama ben a biraz değiştirdim sanki onu ya :) iki bayram demişim ve bir anda ortadan kaybolmuşum. Aldığım bir yorum kendime getirdi resmen :) Sevgili blogger dostum kitapsanatı nerdesinn sen demiş özledik demişş. Sağ olsun çok mutlu etti beni. Birilerinin aklına gelebilmek bence insan hayatında önemli noktalardan biri. Varlığınızla çevrenize birşeyler katabildiğinizi hissetmeniz, sevgiyi çoğaltabilmek ve sevilmek güzel.

       Bu ayrılık dönemi benim için çok yoğun ve bir o kadar güzel gecti! yaptıklarımı tek tek yazıp anlatmaya çok hevesliyim bu aralar. O yüzden her güne bir post sloganıyla çıkıyorum bu kez yola :) Bu yolda benimle olur beni takip eder, yorumlarınızı esirgemezseniz çok ama çok mutlu olacağım! Tüm kalbimle ve sevgilerimle Musmutlu bir tatil olsunn...

9 Ağustos 2013

ÇOOOK AMA ÇOK MUTLU BAYRAMLARRR!!!!


Nasıl güzel günler bu günler! Dostlar, akrabalar, büyük aileler, çekirdek aileler hep bir arada. Kırgınlıklar unutulmuş, dargınlar bir araya gelmiş. Sonracıma Ramazanda gelmiş geçmiş onun üzerinizde bıraktığı o tarifsiz güzel duygular. O yüzdendir ki bayramların bendeki yeri tarifsizdir. İnşallah kıymetini hep bilir, hep o ilk günkü coşkularla kutlayabiliriz. Hepimizin bayramı mübarek olsun. Sevdiklerimizde bir arada sağlıklı mutlu ve huzurlu nice bayramlara inşallah. Rabbim bu güzel günlerin hürmetine dünyada zülum görem herkese yardım etsin, savaşlar bitsin çocuklar ve anneler geleceğe umutla bakabilsin İnşallah. Amin...

5 Ağustos 2013

The Curious Case of BENJAMİN BUTTON...

      


       Merhabalar efendimmm :) Tatil filmlerime soluksuz, ara vermeden, hız kesmeden devam ediyorum! Yine izlemeye geç kalınmış bir film, yine Brad Pitt, yine muhteşem oyunculuk, yine çok güzel bir senaryo. Biliyorum ki bir çok kişinin severek izlediği filmlerden birisi BENJAMİN BUTTON. Ben sinemada izleyememiştim o zaman. Tabi hep bi izleme isteği içerisindeydim. Sonunda eksik kalanıda tamamladım :) Oh rahatladım. Konusuyla farklı bir film. Filmlerde sondan başa gitmeleri gördük, ara ara durup geçmişe de gittik ama böylesini izlememiştik...

"Bazı insanlar, nehir kıyısında oturmak için doğar. Bazılarına yıldırım çarpar. Bazılarında müzik kulağı vardır. Bazıları sanatçıdır. Bazıları yüzer. Bazıları düğmelerden anlar. Bazıları Shakespeare'ı bilir. Bazıları annedir.Ve bazıları, dans eder..."













Yönetmen :  David Fincher
Oyuncular : Brad Pitt, Cate Blanchett, Julia Ormond, Taraji P. Henson
Film Türü : Dram, Romantik, Fantastik
Vizyon Tarihi : 2009
Süre : 2 saat 35 dk


       Kıpkısacık bir özet yapayım istiyorum.  Çünkü filmi izlemelisinizzzzz! Yaşlı bir bebek olarak dünyaya gelen, zamanla gençleşen ve bir bebek olarak ölen adamın(Benjamin) hikayesi anlatılıyor. Filmimizin romantizmle dramı bir araya getiren muhteşem bir kurgusu var. Yaşanan tüm olaylar ise insanın kendisini, hayata bakışını sordurtuyor. Aslına bakarsanız birazda felsefik bir film bence ;) Öyle cümleler kurulmuş ki insanı derinden etkileyen, hayata bakışını değiştirebilecek türden. güzel, yürekten, hala bir umut olduğunu anlatan...  Çelişkiler, farklılar açıkça ortaya konmuş bu filmde. Filmimiz biraz uzun olmasına rağmen izlerken bunun farkında bile olmuyorsunuz. Sizi sıkmadan ilerliyor. Olaylar kurgu o kadar başka ki o serüvende kaybolup gidiyorsunuz ve en sona geldiğinizde gözünüzden iki damla düşmesine engel olamıyorsunuz! 

"Hiçbir şey için asla çok geç değildir ya da benim durumumda, istediğin kişi olmak için çok erken değil. Zaman sınırı yoktur, istediğin zaman başlayabilirsin. Değişebilir ya da aynı kalabilirsin. Bunun bir kuralı yoktur. En iyisini ya da en kötüsünü yapabiliriz. Umarım, sen en iyisini yaparsın. Umarım, seni şaşırtacak şeyler yaşarsın. Umarım, daha önce hiç hissetmediğin şeyler hissedersin. Umarım, değişik bakış açıları olan insanlarla tanışırsın. Umarım, gurur duyacağın bir hayatın olur. Öyle olmadığını anlarsan umarım, en baştan başlayacak gücü bulursun."


3 Ağustos 2013

HAYIRLI KANDİLLER...





ALLAH'ım bu mübarek günün hürmetine, bizi sevdiğin kullar arasına kat, bizi çok sabreden çok şükreden kullardan eyle, Seni çok analım, ömrümüz sevdiğin ve razı olacağın işlerle-amellerle geçsin. Sıhhat ve afiyette daim eyle. Sevdiklerimizi bize bağışla. Şüphesiz senin herşeye gücün yeter.
AMİN...


Bu gece bin aydan daha hayırlı bir gecedir. Bu güzel gecenin anlamıda, faydası, menfaatide çoktur. 
Bu gece çok isteyelim,
Bu gece Rahmanurrahim bire bin veriyor...
Kadri büyük bir KİTAP,
Kadri büyük bir MELEĞİN dliyle,
Kadri büyük bir ELÇİnin eliyle,
Kadri büyük bir ÜMMETe indirildi bu gece.
Bu gece kadrinin bilindiği gece.
Bu gece kadrini bilmem gereken gece.
Bu gece kendinden fazla olduğun gece.

Rabbim dualarımızı kabul etsin inşAllah. Gönlümüzden geçeni hakkımızda hayırlı, Hakkımızda hayırlı olanı gönlümüze razı eylesin İnşALLAH. Bu gece ve böyle bütün güzel gecelerde dualarda buluşmak dileğiyle. Herkese hayırlı kandiller!


.

2 Ağustos 2013

İKİ FİLM BİRDEN :) ''DEFİNİTELY, MAYBE'', ''NO STRİNGS ATTACHED''


      Evde olmak insanın kendine daha fazla vakit ayırabilmesine sebep oluyor. Tabiki bir yandan da ramazan oluşundan kaynaklanıyor. Eğlenceni sen kendin yapmak zorundasın! Ee bende bu durumlardan en iyi şekilde faydalanıyorum. Uzun zamandır yapmadığım şeyler olduğunu fark ettim. Ne zamandır sinemaya gitmiyordum mesela. Ramazanda zaten evden çıkmaya niyetimde hiç olmadığından, sinema fikride yalan oluyordu. En iyi yol sinemayı evime getirmek diye düşündüm. Açtım baktım arşivime, film seçmek zor iş :), ne izleyebilirim diye. Nedense bu filmler gözüme çarptı. ''Definitely,Maybe'' (Kesinlikle,Belki) ve ''No Strings Attached''(Bağlanmak Yok) tercihlerim oldu :). Bu arada ilk filmim çok manidar oldu sanki. Şu sıralar hep belkiler içerisinde yaşadığımdan olabilir, kim bilir? Hemen geçiyorum filmlerime. Seçimlerim gerçekten çok ama çok başarılı olmuş bu arada :)) Ayıptır söylemesi.

Yönetmen: Adam Brooks
Oyuncular: Ryan Reynolds, Isla Fisher, Elizabeth Banks, 
                 Rachel Weisz
Film Türü: Romantik Komedi
Vizyon Tarihi: 2008
Süre: 1 saat 52dk

     Güzel, eğlenceli ve gününüze keyif katacak bir film. Sevdim ben bu filmi :)) Her türlü film izlerim ama Romantik komediler olmadan olmaz diyenlerdenseniz. Bu filmi izlemeden geçmeyin derim. Ben romantik komedileri izleyince keyifleniyorum. Bu filmleri izleyince de keyfim yerine geldi. Birazda filmimizin konusundan bahsetmek istiyorum. Will, boşanmanın eşiğinde bir adamdır. Bu boşanmanın sebeplerini araştıran bir de kızı vardır. Birgün okuldan eve döndüklerinde; kızı Will'e annesine nasıl aşık olduğunu sorar ve aralarındaki ilişkiyi anlatmasını ister. Will ise kızına tüm gerçeği bir hikayeye dönüştürerek ve kahramanlara yeni isimler vererek anlatmaya başlar. Geçmişten gelen bir aşk, her şeye rağmen ayakta kalabilir mi? İki insan için herşey bitmişken, gelecek için umut var mıdır? 




Yönetmen: Ivan Reitman
Oyuncular: Natalie Portman, Ashton Kutcher, Kevin Kline
Film Türü: Romantik Komedi
Vizyon Tarihi: 2011
Süre: 1 saat 50dk

     Bu filmimiz romantizmden çok, biraz daha cinsel içerikli olmuş sanki. Yani keyif vermiyor değil film eğlenceli güldürüyor ama beklentileriniz karşılığını vermeyebilir. Tamamen size ve filmden ne beklediğinize bağlı. Diğer bir yandan da oyuncuların kalitesi filmi izletmeye yetiyor. Ben severek izledim, keyifte aldım bakalım siz ne düşüneceksiniz. Yıllar önce bir kamp zamanında tanışan Emma ve Adam'ın yolları sürekli kesişmektedir. Sürekli olarak tesadüfen karşılaşan bu ikilinin arasındaki bağlantı hiç kopmuyor. En sonunda da birbirlerine duygusal olarak bağlanmadan sadece cinselliğe dayalı bir ilişki yaşamaya karar veriyorlar. Bu karar başlangıçta çok güzel bir karar gibi gelse de; onlar için beklenmedik bir son demekti.

30 Temmuz 2013

BEKLEDİĞİM SENDİN _ Amor Towles



     Çok güzel bir kitabı daha okuyup bitirmenin verdiği keyifle yazıyorum bu satırları. Bu kitap ilk çıktığı zaman özellikle adı öyle çok çekmişti ki beni bende olmalı bu kitap dedirtip hayaller kurdurmuştu bana. Anılarıma, bir insanın hayatında herşeyi değiştirebilecek olan insanı beklemesine dair bir çok seyi düşündüm. Kendi hayatıma baktım Beklediğim biri vardı ve kader karşıma çıkarmıştı. Tüm bu düşünceler bu kitabı elime aldığımdan beri içimi titretmeye yetmişti. Kitap ise bu kadar beklentiye rağmen gerçekten iyi geldi bana.

     Hikayemiz, 1966 yılında, bir fotograf sergisini gezerken Katey'nin o fotografla karşılaşmasıyla başlıyor. 1938 yılında çekilmiş olan bu fotograf onu geçmişine götürüyor ve onun anılarında kaybolmamıza sebep oluyor.  Aslında hikayeyi tümüyle özetlemek isterdim ama bunu yaparsam o keyifli dönemeçleri, tam her şey bitti derken yeniden başlamaları, tamam çözdüm hikayeyi dediğiniz anda hikayemizin ters köşeye yatırmasını sizden mahrum bırakmak istemiyorum! Çünkü bu kitabın en etkileyici kısmı burada.

''Önce çabucak bir şey söyleyeyim size: İster öfke veya kıskançlıkla, ister utanç veya kızgınlıkla tetiklenmiş olsunlar, duyguların coştuğu bu anlarda ağzınızdan çıkacak söz size kendinizi daha iyi hissettirirse muhtemelen söylenmemesi gereken bir şeydir. Hayatta keşfettiğim en önemli sözlerden biridir bu. Artık benim işime yaramadığına göre sizde kalabilir.''


     Geçmişin tüm özellikleri öyle güzel resmedilmiş ki kitabımızda okurken nereye gittiğiniz, nasıl bir manzarayla karşı karşıya kaldığınızı biliyorsunuz ve orada o anı yaşıyor gibisiniz. Karakterimiz Katey'nin gözlemciliği, gerçekçiliği ve zekası hikayeyi sıradanlıktan uzaklaştırıp, etkileyicilik katıyor. Böylece hikayenin içinde sürüklenip gidiyorsunuz. Sade bir dille yazılmış, sizi zorlamayan, hayal etmenizi kolaylaştıran ve sizi New Yorkta yaşatan bir roman.

     İkinci dünya savaşı öncesi dönemleri ve bu tip aşk kitapları seviyorsanız bu kitaba da şans verin. Okuyun. Beğeneceğinizi düşünüyorum. Zaten bestseller olmuş bir kitap olduğunu düşünürsek herhalde bir çok kişiyle aynı görüşü paylaşıyorum :) Bu arada kitabımızın sonunada Nezaket ve Edepli Davranış Kurallarının eklenmiş. Merakımızı gidermeye devam etmiş yazarımız. Şimdiden yazın bu güzel günlerinde hepimize keyifli okumalar diliyorum...  

22 Temmuz 2013

MART MENEKŞELERİ _ Sarah Jio



Bu kitabı ilk gördüğüm günden beri her yerde elime alıp bakmıştım. D&r'a ilk geldiğinde kapağıyla, rengi ve ayracıyla!! öyle bir çekmişti ki beni elime alıp, bırakmamıştım. Ama o dönemlerde yasaklı olduğumdan bu kitabı da almamıştım. Nerede ne zaman görsem hep çekmişti bu kitap beni, vardı birşey anlamıştım zaten. En sona saklayıp durmamdan güzel olacağını bilir gibiydim. Hissediyordum.. Yanılmamışım! Nasıl güzel bir kitaptııı.. Hiç bitmesin istedimm hiç! Zaten bir çırpıda okudum sinir de oldum kendime sonra. İnsan sindire sindire okur, hiç dört saatte kitap mı bitirilir ya :( Sahurdan sonra elime aldım alış o alış, uyku bile hak getire yani. Şiddetle tavsiye ediyorummmmmm. Mutlaka ama mutlaka okumalısınız. Böyle kitapların değerini bilmek şart!

Kitabımız, kocasından yeni boşanan Emily'nin sıkıntılardan uzaklaşmak amacıyla yengesi Bee'nin yanına Bainbridge adasına gitmesiyle başlıyor. Bu ada sakinliğiyle, deniziyle, insanları ve yaşam tarzıyla huzur veren bir yerdir. Emily çocukluğu burada geçmiştir. Buraya ait güzel anıları, yaşadığı aşkları vardır.  Mart ayını burada geçirecek olan Emily, Bee'nin onun için hazırladığı odada bir günlük bulur. İşte bütün olaylarda buradan büyük bir heyecanla başlar.  Bulduğu günlük Esther'e aittir ve onun yaşadığı büyük aşkı anlatır. Esther'in kim olduğunu bilmemesine rağmen Emily ondan ve aşklarından çok etkilenir. Ve onu tanımak kim olduğunu, hayatını anlamak ister. Bu istek ve arzuyla sırlar dünyasına bir yolculuk başlar. Bu dünyayı keşfetmek, bu sırrı açığa çıkarmak içinse sizin bu kitabı mutlaka okumanız gerekir. Kısa sürede sizi içine alacak, tüm dünyayla ilişkinizi kesmenize sebep olacak muhteşem bir roman.

Hikayemizde aslında bir değil birden çok kahraman var. Bu durum tabi kitaba daha çok dikkatinizi vermenize sebep oluyor. Gizemli olaylar, sıralar ve olayların birbiriyle ilişkisi, olay geçişleri bağlantılar güzel, ve oldukça akıcı. Yerlerin olayların betimlenmesi oldukça açıklayıcı. 

Sımsıcak, samimi, içten, aşkla dolu, huzur verici... Mart Menekşeleri keyifle okuyabileceğiniz,çok güzel bir hikaye. Bir yandan güneşin denizin, tatilin ve yazın tadını çıkarırken bu kitapla aşkın yolculuğuna çıkacaksınız. Sayfaları nasıl çevirdiğinizi anlamadan bitireceksiniz bu kitabı. Eee hemen bi tane bu kitaptan edinmek şart olmadı mı??? Ahh birde şunu unutmadan söylemeliyim geç olmadan birilerine Seni Seviyorum demeyi ihmal etmeyelim ;) 
Sizi Seviyorum!!!

(Bu arada bu blogumdaki 100. yayınımmış! Ya bu kitap benim için gerçekten özel anladım anladım. Aramızda güçlüde bir bağ kuruldu tamam :)artık devamı gelir.)


18 Temmuz 2013

DİKENLER SARAYI _ Kadir Aydemir


       Fuardan aldığım imzalı kitaplarımdan biri daha :) AH şu fuarlar nasılda güzelller. Heyecanla gidiyorsun; her yer kitap, her yer kitap düşkünü insanla dolu. O kalabalıkta, yoğunlukta sende kendini kaybediyorsun. Bütün kitapları ellemeye, en indirimde olanı bulmaya, en çok istediklerini aramaya başlıyorsun bir yarışma gibi sanki. Bu sene fuardan baya kitap aldım. Hepsini sırayla okumaya çalışıyorum ama önceden birikmiş, hali hazırda duran bir kitap kulemde elimde bulunmaktaydı. Bazen hangisini okusam diye kararsızlıktan saatlerimi kitaplarımın başında geçiriyorum. Sonunda karar verebilmek güzel ama :))) 

       ''Dikenler Sarayı'' Kadir Aydemir'in şiir kitabı. İnce bir kitap. Şiirleri de bir o kadar sade yalın. Söylemek istediklerini kısa ve net olarak söylüyor, gerisini okuyucuya bırakıyor. Bırakın düşünsün, bırakın tamamlasın demiş sanki yazar. Tabi tüm bu şiirlerden sonra anladım ki ben şiirlerden pek anlayamıyorum. Bana öyle şiirlerin anlamlarını tamamlamacalar pek zevk vermiyor. Okuyorum ama kitap okurken ki hevesim olmuyor. Benim okuyacağım şiirlerde buram buram aşk olmalı ya :( Aşkı bulmadıkça yok bana tat vermiyor bu kitaplar. Ama siz şiir düşkünü bir insan iseniz bir de Kadir'in yazdıklarını okumalısınız. Bakalım ne düşüneceksiniz????

14 Temmuz 2013

PROFİTEROL'lu :)) İftar Menüsü ve Tarifi


Bugün misafirlerimiz var iftara. Kalabalık sofralar kurulacak evimizde. Ne kadar güzel değil mi? Şanslı olduğumu düşünmüşümdür hep bu yüzden. Rabbim dost sofralarının eksikliğini hiç aratmasın inşallah. Yalnızlık zor ya. Bende hiç sevmem zaten. Evet bazen gerekli oluyor insanın kendini dinlemesi herşeyden uzaklaşması onda hemfikirim :)) Neyse ben öncelikle iftar menüme ondan sonrada tatlı tarifime geçiyorum. 

        İFTAR MENÜSÜ

  • Şehriyeli Tavuk Çorbası
  • Karışık Kızartma (Domates Soslu)
  • Közlenmiş Patlıcan Ezme
  • Semizotu Salatası ve Kaşık Salata
  • Tavuk Sote
  • Pilav
  • Profiterol

  Düşündüm düşündüm bu iftarda en güzelinden hem hafif(sütlü tatlı ya :)) hemde serin serin bir tatlı yapmakta karar kıldım. 

PROFİTEROL
Malzemeler:

  • 125gr tereyağı
  • 1 su brd su
  • 1 su brd un
  • 3 yumurta 

       Küçük bir tencereye öncelikle Tereyağı ve Su konur, kaynatılır. Mikserle çırpılarak yavaşça Un ilave edilir. Bütün malzeme yedirildikten sonra tencereyi ocaktan alıp biraz soğumasını bekliyoruz. Soğuyan hamurumuza tek tek yumurtalarımızı ilave ediyoruz. Ben mikserle çırptım daha kolay kıvam alıyor ve iyice karışıyor. Hazırladığımız bu hamuru tatlı kaşığı yardımı ile yağlı kağıt (evde yoktu ben tereyağı ile yağladım tepsimi) serili olan tepsimize yuvarlaklar halinde diziyoruz. Önceden ısıtılmış olan 200 derecedeki fırına koyup, kızarana kadar pişiriyoruz. Piştikten sonra fırını kapatıp iyice soğumasını bekliyoruz ve bu arada kesinlikte fırının kapağını açmıyoruz. Yoksa şişmiş olan hamurlar puf sönüp, birbirine yapışıyor benden söylemesi :)


Krema İçin:

  • 500 ml süt 
  • 1pkt vanilya
  • 1,5 ymk kaşığı nişasta
  • 1,5 ymk kaşığı un
  • 1 cay brd toz şeker

Çikolata Sosu için:
İstenirse hazır çikolata sosu kullanılabilir yada krema malzemelerini aynen kullanıp üzerine 3-4 ymek kaşığı kakao eklenip sos yapılabilir. 

       Yine küçük bir tencereye Süt, nişasta,un ve şekeri koyuyoruz. Tel çırpıcı ile sürekli çırparak pişiriyoruz. iyice kaynadıktan sonra altını kapatıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. Ara ara çırpmaya devam ediyoruz yoksa kabuk bağlıyor kremamızz :)) 
Hazırladığımız hamur toplarını tepelerinden kesiyoruz. İçerisine yine hazırladığımız kremayı koyup şapkalarını kapatıyoruz. Bütün hamurlar bittikten sonra çikolata sosunu hazırlıyoruz ve ılıkken üzerlerine döküyoruz :)) sonrada kremalarını akıta akıta afiyetle yiyoruz :D

Sofranız muhabbetli, yemekleriniz bereketli olsun :))))

13 Temmuz 2013

TUHAF ALIŞKANLIKLAR KİTABI _ Kadir Aydemir



''Tabii bir de şunu bilir şunu söylerim; alışkanlıklardır insanı özel kılan, hayatı çekilir yapan.''

''Büyüdükçe, belkide çocukluğuna, anılarına sarılmak için onlarada sahip çıkıyor eskisi gibi; çocukluğunun elinden kaçan günlerine takıntılı ve tuhaflık arasında.''

''Bu arada, 'tuhaf' kelimesinin Arapça anlamının 'armağan' kelimesinin çoğulu olması da çok tesadüfi bir tuhaflık.'' 

       Ahahahaha bir tuhaf kitabın daha sonuna gelmiş bulunmaktayım :) evet sonunda bitirdim. Günlerdir elimde bitmedi gitti. Neden böyle bir hal aldım acaba? Ee biraz tuhaf bir kitap okuyunca demek ki etinden sütünden diyerek değişmeye başlıyor insan. Neyse ramazan geldi artık kitaplarım elimden düşmez :) Bende sürekli blogumda yazar yazarrr yazarrrım :) Bu kitabımın hikayesi taaa İzmir kitap fuarına dayanıyor. Kitap fuarına ilk gittiğimde Yitik Ülke yayınlarının kitaplarına bakmıştım ama indirim olmayışından almadan geçmiştim. İkinci seferde gittiğimde yine tek tek inceliyorum kitapları sanki daha önce hiç bakmamışım gibi. Sonracıma bu incelemelerim bana Kadir Aydemirle tanışma fırsatını sağladı. :D Bunun üzerine hemde bir çok imzalı kitabım oldu ee daha ne olsun :)))

       Bu kitaba gelince bir ara sürekli bloglarda gözüme çarpıyordu. Almak istemiş fakat bir türlü alamamıştım. Neyse sonunda aldım da okudum da :D Kadir Aydemir'in okuduğum ilk kitabı. Zaten kitap bir öykü yada kendisinin yazdığı bir hikayeyi barındırmadığı için akıcılık, yazım sürükleyicilikle ilgili çok fazla şey yazıp söylemem pek mümkün değil benim açımdan. Ama farklı bir konu yakalamış ve insanların kendisini sorgulamasını sağlamış. Bu yönden de kitabı sevdiğimi belirtmeden geçemeyeceğim. 

       Kitabımızın da adından anlaşılacağı üzere, tuhaf alışkanlıklardan bahsediliyor. Bir çok insanın kendide ki garip alışkanlıkları anlatmasıyla ortaya çıkmış bir eser. Okudukça yok artık o kadar da olmaz. Ya ne gerek var. Abartmış bu adam resmen. Yuh artık bu kadarda olmaz. tarzında milyonlarca cümle kuruyorsunuz. Bir sonraki adımda ise acaba benim böyle bir alışkanlığım var mı sorusunu soruyorsunuz kendinize. Hemen arkasından cevap vermeye başlıyorsunuz yok canım bende bir tuhaflık yok ben normalim demeye başlıyorsunuz. Sonrasında aa bende de şöyle bir durum var yoksa bende mi tuhafım. Aaa bu bir alışkanlık haline gelmiş ki bende demeler başlıyor :) Hatta ben kendimde tuhaf olduğunu düşünmediğim ama sanırım ki tuhaf olan alışkanlıklar fark etttim :) Bundan sonraki postumda sizlerle bir tuhaf alışkanlığımı paylaşacağım.  Belki bu kitabın sayesinde birbirimizi ve kendimizi daha yakından tanıma fırsatını elde edebiliriz. Peki sizin en tuhaf alışkanlığınız ne?  

10 Temmuz 2013

RAMAZAN GELMİŞ, HOŞ GELMİŞ!!



Onbir ayın sultanı gelmiş, ramazan elmiş; HOŞGELMİŞ. Ben kendimi bildim bileli ramazan sofralarını çok sevmişimdir. Sabırla beklenir, misafrirleriyle şenlenir. Eş dost hep beraber yenen iftar yemeklerinin tadını hiç bir şey tutmaz. Aileler hep berabaer otururlar sofraya. Hurmalar baş köşede yerini alır ve misafiri, bereketi, bolluğu hiç eksik olmaz bu sofraların. Her yemek keyifle, tutkuyla ve sevgiyle hazırlanır. Tertemiz örtüler masalara yayılır, sofralar donatılır. Oturulur keyfile, dualarla yenir yemekler. EEE daha ne olsun. Böyle bir  sofraya can kurban değil mi?

Hepimizin ramazan ayı bolluk ve bereket içerisinde geçsin. Ağzınızın tadı bozulmasın. Keyif, sevgi, saygı ve aile bağlarınız hiç eksilmesin..

26 Haziran 2013

En Güzel HediyeM :))


       Hediye! Söylemesi bile nasılda güzel :) Hediye almak, hediye vermek güzel şeyler bunlar... İnsanların arasındaki bağı güçlendirdiğini düşünürüm hep. Birlikte daha mutlu ve güçlü olduğumuzu hatırlarım. O yüzden bir tutkudur hediyeler benim için. Hatta hiçbir zaman sadece kendi paketiyle hediye etmeyişim de bundandır. İlla ki o paket süslenip püslenecek. Her yerine milyonlarca notlar yazılıp, kalpler kesilecek, yapıştırılacak. Sonracıma gerekli gördüğüm taktirde içerisine bir de mektup yazılıp konacak :D İşte şimdi oldu... Benim hediyem ancak bu şekilde birine verilecek hale gelir :) Bu kadar uğraşılır mı demeyin, insan sevdiğini mutlu etmek için çok daha fazla uğraşır benim lügatım da :D 

        Hımm bu hediyeye gelirsek; bu hediyeyi ben kendim kendime aldım :D İnsanın kendine aldığı şeyi paket yaptırması nasıl bir durum bilemiyorum :)) Paşabahçede dolaşırken birde baktım ki aaa düğün planlayıcısı. Tam da düğün dernek işlerine girmişken, ilaç gibi geldi. Öyle güzel bir kitapçık ki içerisinde düğüne dair evlilik hazırlıklarıyla ilgili yapılacak herşey var. Öyle güzel hazırlanmış ki, bütçesinden tutunda yapmanız gereken onca şey, tanışmanız ve bir sürü not yazabileceğiniz yer var. Ben çarpıldım, tutuldum ve heyecanlandım. Aldım gittti :)

       Eğer yakın tarihte evlenmek gibi bir planınız varsa ve hiçbir şeyi atlamamalıyım herşeyi tek tek yazmalıyım ama nereden başlayacağım diyorsanız bu kitaptan alabilirsiniz. Size ait bir ajandanız olacak ve sizi yönlendirecek. Hem işinizi kolaylaştıracak hemde hiç bir şeyi unutmamanızı sağlayacak...

19 Haziran 2013

AŞKA VEDA _ Can Dündar



       Çok mu çok güzel bir kitaptı. Okuyup bitireli aylar olmasına rağmen girip bir türlü yazamamıştım. Neyse burada olduğuma göre büyük bir keyifle yazabilirim artık :)))
Genellikle ayrı ayrı hikayeleri, yazıları olan kitapları severek okuyamam yada öyle olduğunu düşünürdüm  tabikii bu kitaba kadar. Gerçekten her yazısı ayrı bir güzel geldi. Acaba AŞK mıydı beni çeken? Sadece aşk olamaz yazıların güzelliği ve gerçekliğiydi bu kitabı sevmemdeki en büyük etken. Geçmişten günümüze AŞK
   
       Kitabımız bu konu üzerine yazılmış. Geçmişin tutkulu aşklarının yerini günümüzde yapay, geçici aşkların alması. Nasıl köreltildiğimiz, nasılda zamanla doyumsuz, tatminsiz varlıklar olduğumuz anlatılmış. Okurken zaman zaman hayretler içinde kaldığım soluksuz bir çırpıda okunan bir kitap AŞK'A VEDA. Şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum. İçinde geçmişe dair gerçek aşkı, günümüze dair ise bitmeyen istekleri bulacaksınız. İnsanoğlu nasılda vazgeçiyor kendinden. Zamana ayak uydurmak, kendini kaybedip, bir kalıba sığmak biz olmuş. Aslında aşktan çok ÖZ'e veda gibi sanki yaşadıklarımız. Umarım gerçekliğimizi, sevgilerimizi ve birlikteliğimizi daim edecek gücümüz kalır ve hep olur içimizde!!!

''onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...''

''sizce, mutluluğa kapılar açtıkça mı efsaneleşir aşk; yoksa acılar, hasretler, hatta zulümler doğurdukça mı şehvetinden?..''

''hem tuzağımız hem ilacımız aşk...''

''ilkbaharda çoğunlukla imkansızlıktır aşkı filizleyen, besleyen; sonbahardaysa fedakarlık...'' 

''insanoğlu sevgiden koptukça b.ka bulanıyor.
  ve aşk, ayağa düştükçe kuburda boğuluyor.''